فَالْمَعْنَوِيَّةُ؛ أَنْ يَكُونَ الْمُضَافُ غَيْرَ صِفَةٍ مُضَافَةٍ إِلَى مَعْمُولِهَا، نَحْوُ؛ غُلاَمُ زَيْدٍ وَ ضَارِبُ عَمْرٍو اَمْسِى. وَ شَرْطُهَا تَجْرِيدُ الْمُضَافِ مِنَ التَّعْرِيفِ وَ هَيَ إِمَّا بِمَعْنَى مِنْ، إِنْ كَانَ الْمُضَافُ إِلَيْهِ جِنْسًا شَامِلاً لِلْمُضَافِ وَ غَيْرِهِ، نَحْوُ؛ خَاتَمُ فِضَّةٍ. أَوْ بِمَعْنَى اللاَّمِ فِي غَيْرِهِ وَ هُوَ الْاَكْثَرُ، نَحْوُ؛ غُلاَمُ زَيْدٍ وَ رَأْسُ عَمْرٍو. وَ تُفِيدُ تَعْرِيفًا إِنْ كَانَ الْمُضَافُ إِلَيْهِ مَعْرِفَةً وَ الْمُضَافُ غَيْرُ غَيْرٍ وَ شِبْهٍ وَ مِثْلٍ، فَإِنَّهَا لاَ تَتَعَرَّفُ بِالْاِضَافَةِ، نَحْوُ؛ غُلاَمُ زَيْدٍ. وَ تَخْصِيصًا إِنْ كَانَ نَكْرَةً، نَحْوُ؛ غُلاَمُ رَجُلٍ.
فَالْمَعْنَوِيَّةُ؛ muzafın birincisi olan İzafet-i Maneviye gelince; أَنْ يَكُونَ olmasıdır, الْمُضَافُ muzaf olan ismin, غَيْرَ صِفَةٍ sıfat olmayan bir isim, مُضَافَةٍ izafe edilen, مَعْمُولِهَا kendi mamulüne, نَحْوُ؛ misali şöyledir; غُلاَمُ زَيْدٍ “Zeyd’in çocuğu” gibi, غُلاَمُ kelimesinin زَيْدٍ kelimesine muzaf olması (izafe edilişi) izafet-i maneviyyedir. Çünkü غُلاَمُ زَيْدٍ terkibindeki muzaf olan غُلاَمْ kelimesi mamulüne izafe edilen bir vasıf değildir. Çünkü غُلاَمْ kelimesi vasıf olmayan kelimelerdendir. Ve وَ ضَارِبُ عَمْرٍو اَمْسِى. “Dün Amr’ın vurucusu olan kişi” gibidir. Bu terkipteki ضَارِبْ kelimesinin عَمْرٍو kelimesine izafe edilmesi izafet-i maneviyyedir. Çünkü ضَارِبُ عَمْرٍو اَمْسِى terkibinde muzaf olan ضَارِبْ kelimesi mamulüne izafe edilen bir vasıf değildir. وَ شَرْطُهَا ve onun (izafet-i maneviyyenin) şartı; تَجْرِيدُ الْمُضَافِ muzaf’ın tecrid edilmesidir, مِنَ التَّعْرِيفِ marife olmaktan, وَ هِيَ ve o yani izafet-i maneviyye; إِمَّا ya, بِمَعْنَى مِنْ، min “مِنْ” manasındadır, إِنْ كَانَ الْمُضَافُ إِلَيْهِ eğer muzafun ileyh, جِنْسًا شَامِلاً لِلْمُضَافِ muzafa şamil olan cins olursa; وَ غَيْرِهِ muzaftan gayrısına, نَحْوُ؛ misali şöyledir; خَاتَمُ فِضَّةٍ “gümüşten yüzük” gibidir. خَاتَمُ kelimesinin فِضَّة kelimesine izafe edilişi min-i beyaniyye manasını ifade eder. Muzafun ileyh olan فِضَّة “gümüş” kelimesi hem kendisine izafe edilen خَاتَمُ kelimesinin delalet ettiği yüzüğe hem de başka şeylere şamil olan ıtlak edilen bir cinstir. Gümüş madeninden yapılan bir yüzük üzerine فِضَّة kelimesi ıtlak edildiği gibi, yine gümüşten imal edilmiş yüzükten başka şeyler üzerine de فِضَّة kelimesi ıtlak edilir. يَدُ زَيْدٍ “Zeyd’in eli” ve بَعْضُ الْقَوْمِ “Kavmin bazısı” ve نِصْفُ الْقَوْمِ “Kavmin yarısı” gibi terkiblerde izafet “min” manasında değildir. أَوْ بِمَعْنَى اللاَّمِ veya lam manasındadır; فِي غَيْرِهِ başkasında yani muzafun ileyhin muzafa ve başka şeylere şamil olan bir cins olduğu terkiblerinden başka olan terkiblere, وَ هُوَ الْاَكْثَرُ ve o yani izafet-i maneviyyenin lam manasında oluşu çoktur, yani ekserisi lam manasındadır, نَحْوُ؛ misali şöyledir; غُلاَمُ زَيْدٍ “Zeyd’in çocuğu” yani غُلاَمٌ لِزَيْدٍ demektir. وَ رَأْسُ عَمْرٍو. Ve “Amr’ın başı” yani رَأْسٌ لِعَمْرٍو demektir. وَ تُفِيدُ ve izafet-i maneviyye ifade eder; تَعْرِيفًا muzafın marifeliğini, إِنْ كَانَ الْمُضَافُ إِلَيْهِ مَعْرِفَةً eğer muzafun ileyh marife olursa وَ الْمُضَافُ ve muzaf, غَيْرُ غَيْرٍ “gayr” kelimesinden başkasıdır, وَ شِبْهٍ ve şibh kelimesinin başkası, وَ مِثْلٍ، ve misl kelimesinin başkası. فَإِنَّهَا çünkü bu lafızlar; لاَ تَتَعَرَّفُ بِالْاِضَافَةِ، izafet ile marifeleşemezler. نَحْوُ؛ misali şöyledir; غُلاَمُ زَيْدٍ “Zeyd’in çocuğu” gibi. وَ تَخْصِيصًا ve muzafa hususilik kazandırır, إِنْ كَانَ نَكْرَةً eğer nekire bir isim olursa, نَحْوُ؛ misali şöyledir; غُلاَمُ رَجُلٍ “Adamın oğlu” gibi. غُلاَمُ kelimesi رَجُلْ kelimesine izafe edilmeden önce herhangi bir çocuktu ama رَجُلْ kelimesine izafe edilince herhangi manasından çıkıp bir adamın oğlu manasını almıştır.
Metnin Toplu Manası; Muzafın, ismi fail, ismi meful ve sıfatı müşebbehe gibi mamulüne izafe olunmuş bir sıfat kelime olmamasıdır. Misal; غُلاَمُ زَيْدٍ ve ضَارِبُ عَمْرٍو اَمْسِى gibi. İzafet-i maneviyyenin alameti, muzafın, mamulüne muzaf olmuş sıfatın gayrısı olmamasıdır. Bu da iki surette olur; Muzaf, sıfat kelime değildir. Sıfat olup mamulüne muzaf değildir. İzafet-i maneviyyenin amel etme şartı; lam-ı tariften tecrid olmasıdır. İzafet-i maneviyye ya min manasında olur ya da lam manasında olur. Lam manasında olması ekseridir. Muzafun ileyh muzafa ve muzaftan başkasına şamil cins ise مِنْ manasında olur, misal; خَاتَمُ فِضَّةٍ gibi. Eğer muzafun ileyh muzaf ve muzaftan başkasına şamil olan cins olmazsa o zaman izafet lam manasında olur, misal; غُلاَمُ زَيْدٍ ve رَأْسُ عَمْرٍو gibi.